Şis Aleyhisselâmın Babası: Âdem Aleyhisselâm, Annesi de, Hz. Havvâ´dır.[1]
Şis Aleyhisselâmın Doğuşu:
Âdem Aleyhisselâmın oğlu Kabil, kardeşi Hâbil´i kıskanarak öldürdükten beş yıl sonra[2], Şis (Hibetullâh) Aleyhisselâm[3] doğdu.
Cebrail Aleyhisselâm, Hz. Havva´ya: "Allah, bunu (Şis´i), sana, Hâbil´in yerine verdi" dedi.[4] (Hibetullâh)a: Arabcada Şes, Süryancada Şas, İbrancada Şis denir.[5] Şis Aleyhisselâm, doğunca, Âdem Aleyhisselâm da:
"Bu, Hibetullâh´dır (Allah´ın Hibesidir) demiş ve Hâbil´den dolayı yemin etmiştir.[6]
Alınlardan Alınlara Geçen Peygamberlik Nuru:
Hz.Havva, Şis´e hâmile olunca, alnında parıldamağa başlayan Nûr, Şis´i doğurduğu zaman, onun alnına geçmişti.
Âdem Aleyhisselâm, bundan, Şis´in kendisinden sonra, yerini tutacağını anlamıştı.[7]
Şis Aleyhisselâmın alnında parlayan Peygamberlik Nûr´u, zevcesine, oğlu Enuş doğduğu zaman da, Enuş´un alnına, ondan da, oğlu Kaynanın alnına geçmiş, asırlar boyunca, alından alına geçmiş durmuş ve nihayet, Abdulmuttalibden Abdullâh´a, ondan da, Muhammed Aleyhisselâma geçip son temelli sahibinde karar kılmıştır.[8]
Şis Aleyhisselâmın Bazı Faziletleri Ve Peygamberliği:
Şis Aleyhisselâm; Âdem Aleyhisselâmın oğullarının en ulusu, en üstünü, Âdem Aleyhisselâma, en sevgilisi ve ona, en çok benzeyeni idi.[9]
Âdem Aleyhisselâm; vefatından on bir gün önce[10], Şis Aleyhisselâma:
"Ey oğulcuğum! Sen, benden sonra, Halîfem´sin!" diyerek vazifesini takva üzere yürütmesini tavsiye etti.[11]
Onu, bir Vasiyetname ile yerine Vekil bıraktı.[12]
Bunu, Kabil´den ve Kabil oğullarından gizli tutmasını, ona emretti.[13]
Gece ve gündüz saatlerini ve her mahlukun, Allâha, hangi saatlerde, ne gibi ibadetler yaptıklarını bildirdi.
Vuku bulacak Tufan hakkında da, bilgi verdi.[14]
Âdem Aleyhisselâm; Kabil oğullarının zina ve içkiye düştüklerini, bozulduklarını görünce de, Şis Aleyhisselâmın oğullarına da, Kabil oğullarile evlilik bağlantısı kurmamalarını tavsiye etti.[15]
Yüce Allah; Âdem Aleyhisselâma, yirmi bir[16], Şis Aleyhisselâma da, yirmi dokuz sahife indirip[17] Şis Aleyhisselâmı, bu elliyi bulan sahifelere göre[18] hareket ve amel etmekle mükellef kıldı.[19]
Yüce Allah´ın; Âlâ sûresinin on sekizinci âyetinde andığı Suhufu Ûlâ, Hibetul-lâh Sis b.Âdem Aleyhisselâm ile İdris Aleyhisselâm´a indirilmiş olan Sahi-fe´lerdi.[20]
Peygamberlik, Din, İbâdet ve Yüce Allah´ın Hak ve Şeriatlarına göre hareket, Şis Aleyhisselâm´da ve oğullarında bulundu.
Şis Aleyhisselâmın yurdu, Dağın başında; Kabil oğullarının yurdu ise, vadinin altında idi.[21]
Şis Aleyhisselâm; Allah´ı, takdis ve tenzihden geri durmaz, kavmına da; Allah´ın buyruklarını yerine getirmemekten sakınmalarını, Allah´ı, her türlü noksan, eksik sıfatlardan uzak tutmalarını ve dâima iyi işler işlemelerini emrederdi.
Bunun için, Şis oğulları ve kadınları arasında ne düşmanlık, ne kıskançlık olur, ne kin tutulur, ne suçlama yapılır, ne yalan söylenir, ne de, boş yere yemin edilirdi.
Onlardan, her hangi biri, yemin etmek istediği zaman, ancak: "Hâbil´in kanı üzerine yemin olsun ki!" derdi.[22]
Âdem Aleyhisselâm´dan sonra, oğullarından, Kabe´nin onarımını ilk defa, taşla ve çamurla yapan da, Şis Aleyhisselâm idi.[23]
Şis Aleyhisselâm; vefat edinceye kadar, Mekke´de kalmaktan Hacc ve Umre yapmaktan geri durmadı.[24]
Şis Aleyhisselâmın Vefatı:
Şis Aleyhisselâm; vefat edeceği sırada, yerine oğlu Enuş´u bırakıp ona; Âdem Aleyhisselâmın, tâbut içindeki cesedini, korumasını, Allah´ın buyruklarını yerine
getirmemekten sakınmasını ve kavmına da, bunu ve Allah´a güzelce ibâdet etmelerini emr etmesini emr etti.
Oğullarına Bereket duası yaptı.
Oturdukları mukaddes dağdan inmemeleri, çocuklarının da, oradan inmelerine engel olmalarını ve lanetlenmiş Kabil´in çocuklarile düşüp kalkmamaları hakkında da, Hâbil´in kanı üzerine and verdi. Sonra, vefat etti.[25] Ona ve gönderilen bütün Peygamberlere selâm olsun!
Şis Aleyhisselâm, vefat ettiği zaman, dokuz yüz on iki yaşında idi.[26] idris Aleyhisselâm da, o zaman yirmi yaşında bulunuyordu.[27]
Şis Aleyhisselâmın oğlu Enuş, babasının cesedini özel ağaç zamkı ile ve dar-çın gibi kokan ağacın kokusu ile kokuladı.[28]
Şis Aleyhisselâmın cenaze namazını; oğulları, oğullarının oğulları ile kızları ve kızlarının oğulları gelip kıldılar.[29]
Âdem Aleyhisselâmın oğullarından, Şis Aleyhisselâmdan başkasının nesli devam etmeyip kesilmiş, Şis Aleyhisselâm, böylece, Ebülbeşer olan Âdem Aleyhisselâmla birlikte[30], bütün insanların soylarının varıp dayandığı Soy direği ol-muştur.[31]
Şis Aleyhisselâmdan sonra, bütün Şis oğullarının nesebleri, Şis Aleyhisselâ-ma ulaşmadığı gibi, İdris Aleyhisselâma kadar da, onlarda Vahy ve Peygamberlik te, bulunmamıştır.[32]
Rivayete göre: Şis Aleyhisselâm da, Mekke dağlarından Ebû Kubeys dağındaki mağaraya gömülen Ebeveyninin yanına gömülmüştür.[33]
Şis Aleyhisselâmla İdris Aleyhisselâm Arasındaki Soy Direği Atalar :
Şis Aleyhisselâmdan sonra, oğlu Enuş, Babasının ve Dedesinin vasiyetini korudu.
Allah´a, en güzel şekilde ibadet etti.
Kavmine de; Allah´a, güzel şekilde ibâdet etmelerini emr etti.[34]
Yer yüzünde ilk kez hurma ağacı diken, Enuş idi.[35]
İlk kez, Sadaka veren ve vermeyi teşvik eden de, o idi.[36] Enuş, vefat edeceği sırada, bütün oğulları için Bereket duası yaptı.
Onları, oturdukları mukaddes dağlarından aşağıya inmekten ve içlerinden hiç bir kimsenin, lanetlenmiş Kabil´in oğullarile düşüp kalkmasına meydan vermekten nehy etti.
Oğlu Kaynan´ı da, yerine bıraktı ve kendisini Âdem Aleyhisselâmın, tâbut içindeki cesedi ile de, ilgilenmekle görevlendirdi.
Onun yanında namaz kılmalarını ve Allâhı, çokça takdis etmelerini emr ettikten sonra, vefat etti.
Vefat ettiği zaman, dokuz yüz altmış beş yaşında idi.[37] Enuş´un alnında peygamberlik Nuru parıldardı.[38] Hâbil´in katili Kabil de, onun zamanında öldürülmüştür.[39]
Enuş´un oğulları ve oğullarının oğulları Kaynan, Mehlâil, Yerd, Uhnuh (İdris), Mettu Şelah ile kadınları ve onların oğulları toplanıp Enuşun cenaze namazını kıldılar.
Kaynan; latîf, müttakî ve Allah´ı çok takdis edici bir zat idi.
Kavmim; Allah´a itaat ve güzelce ibadet etmeye, Âdem ve Şis Aleyhisselamla-rın vasiyetlerini tutmaya davet ve teşvik etti.[40]
Kaynan´ın alnında da, Peygamberlik Nûr´u, parıldardı.[41] Kaynan, vefat edeceği sırada, oğulları için, Bereket duası yaptı.
Aralarından, hiç bir kimsenin, oturdukları mukaddes dağdan, lanetlenmiş Kabil oğullarının yanına inmemeleri için, onlara, Hâbil´in kanı üzerine-and verdi.
Yerine, oğlu Mehlâil´i, bıraktı.[42]
Kaynan, dokuz yüz yirmi yaşında vefat etti.[43]
Kaynan vefat edince; oğulları ve oğullarının oğulları Mehlâil, Yerd, Mettu Şe-lah ve lemek ile kadınları ve onların oğulları toplandılar, Kaynan´ın üzerine, cenaze namazı kıldılar.
Mehlâl; zamanında Âdem oğullarının Seyyid´i ve Ulu kişisi idi.[44]
Mehlâil; kavmini, Yüce Allah´a ibâdet ve tâata devam ettirdi. Onlara, Babasının vasiyetini, yerine getirtti.
vefatı yaklaştığı sırada Mehlâil; oğlu Yerd´i, kendisine halef tayin ve Âdem Aley-hisselâmın tâbutunu, ona vasiyet etti.[45]
İlimleri öğretti. Âlemde cereyan edecek şeyleri haber verdi.
Âdem Aleyhisselâma indirilmiş olan (Hükümdarların Sırrı) kitabı Mehlâil´de bulunuyordu. [46]
Mehlâil, sekiz yüz doksan beş yaşında vefat etti.[47]
Mehlâil´in vefatından sonra, yerine geçen oğlu Yerd; imanlı, tam amelli, kendisini, Allah´a ibadet ve tâata vermiş, gece, gündüz çok çok namaz kılan bir zat idi.[48]
Kabil oğullarında, ötedenberi içki, zina düşkünlüğü[49], hayasızlık ve ateşe tapmak gibi türlü kötülükler vardı.
Çeşid çeşid çalgı âletleri de, edinmişlerdi.[50]
Kadın, erkek, genç, ihtiyar, sık sık toplanıp davul, düdük, zurna, def çalarlar, güler, oynarlar, nâra atarlardı.
Hattâ, onların seslerini, dağda oturan Şis oğullarından bazıları duyarlardı. Onların, bu meclislerine, gençlerinden ziyade, yaşlılar, düşkündüler. Günah olan her kötülüğü işlemekte birleşmişlerdi.
Zaman, uzayınca, Şis oğulları da, aralarında gereğini titizlikle yerine getire geldikleri Ahd ve mîsaklarını bozdular.[51]
İçlerinden, yüz erkek, oturdukları mukaddes dağlarından inip amuca oğullarının, ne yaptıklarını görmek istediler.[52]
Yerd b.Mehlâil, bunu, haber alınca, hemen yanlarına vardı. Onlara "Allah aşkına yapmayınız!" dedi.
Atalarının bu husustaki vasiyetini ve kendilerinin, Hâbil´in kanı üzerine, yaptıkları And´ı hatırlattı.[53]
Kendilerine, va´z ve nasihatta bulundu ise de, dinlemediler.[54] Oğlu Uhnuh (İdris Aleyhisselam), ayağa kalkıp:
"İyi biliniz ki: içinizden, kim Babamız Yerd´i, dinlemeyerek dağımızdan inerse, biz de onun bir daha dağımıza çıkmasına meydan vermeyiz!" dedi.
Fakat, onlar, yine de, inmekten başkasına yanaşmadılar.[55] Dağdan, Kabil oğullarının yanına indiler.
Kabil oğullarının kadınları, Şis oğullarını yanlarında tutup bırakmadılar.
Bundan sonra, Şis oğullarından yüz kişilik ikinci bir erkek kafilesi daha "Kardeşlerimiz, ne yapıyorlar?" diyerek dağdan, onların yanına indiler.
Onları da, Kabil oğullarının kadınları tutup bırakmadılar.
Daha sonra, bütün Şis oğulları, dağdan, onların yanına indiler.
Azgınlık ve onlarla evlilik yapıldı, birbirlerine karıştılar.
Kabil oğulları, yeryüzünü dolduracak kadar çoğaldılar.
Fakat, Tufanda hepsi boğulup yok oldular.[56]
Yerd b.Mehlâil, vefat edeceği sırada, oğulları için, Bereket duası yaptı.
Onları; oturdukları mukaddes dağdan aşağıya inmekten nehy etti.
"Siz, her halde, er geç aşağı yere ineceksinizdir.
İçinizden, hanginiz, en son inecek olursa, Atamız Âdem´in, içinde cesedi bulunan tâbutunu, indirsin. Sonra da, bize tavsiye edildiği gibi, onu, arzın ortasına yerleştirsin." dedi.
Oğlu Uhnuh´u (İdris Aleyhiselâmı) yerine bırakıp Kenz mağarasında namaz kılmaktan ayrılmamasını, ona emr etti.
Yerd b.Mehlâil, vefat ettiği zaman, dokuz yüz altmış iki yaşında idi.
Yerd b.Mehlâil, vefat edince, oğulları ve oğullarının oğulları Uhnuh, Mettu Şe-lah, Lemek ve Nuh Aleyhisselâmlar toplandılar. Babalarının üzerine, cenaze namazı kıldılar.[57]
Âdem Oğulları Arasında Putperestlik Ne Zaman Ve Nasıl Başladı?
Rivayete göre: Kabil, kardeşi Hâbil´i öldürünce, Babası Âdem Aleyhisselâm-dan korkarak Yemen´e kaçtı.
Şeytan, ona:
"Hâbil´in kurbanını ateşin yakması ve kurbanının kabul olunması, onun, ateşe hizmet ve ibadet etmesi yüzündendi.
Sen de, öyle yap!" diye telkinde bulundu.
Bunun üzerine, Kabil, bir ateş evi yapıp içinde ateş yakarak ona tapmağa başladı.[58]
Put, ağaçtan veya altun veya gümüşten insan şeklinde yapılırsa, ona: Sanem, taştan yapılırsa, ona da, Vesen denir.[59]
Şis oğulları, önceleri gelir, Âdem Aleyhisselâmın Nevz veya Bevz dağındaki mağarada bulunan cesedini, ziyaret eder ve ona, tazimde bulunurlar, kendisi için, Allâhdan rahmet dilerlerdi.[60]
Kabil b.Âdem oğullarından bir adam:
"Ey Kabil oğulları! Şis oğulları, Âdemin cesedinin çevresinde dönüp dolaşarak ona tazimde bulunuyorlar.
Sizin ise, böyle bir şeyiniz yok!" dedi, ve onlar için bir put yonttu. Tarihde ilk put yapan adam, bu, oldu.[61]
Kur´an-ı kerimde Vedd, Süva´, Yağus, Yauk ve Nesr diye adları anılan put-lar[62], rivayete göre: Âdem Aleyhisselâmın oğulları[63] veya oğullarının oğulları idiler.[64]
Bunlar, iyi amelli kişilerdi.[65] Halk, bunlara uyarlardı.[66]
Süva´ın, Şis Aleyhisselâmın oğlu olduğu, Yağus, Yauk ve Nesr´in de, Süva´ın oğulları oldukları da, rivayet edilir.[67]
Bunlar, öldükleri zaman, adamları:
"Kâşke, onların suretlerini, bize bir yapan olsaydı da, kendilerini hatırladıkça, bizi, ibadete teşvik etmiş olurdu." dediler.[68]
Onlara, yakınları, çok ağladılar. Kabil oğullarından bir adam:
"Ey kavmim![69] Ben, can vermeye güç yetiremem amma, size, onların suretlerine göre beş tane put yapsam, yontsam olmaz mı?" dedi.
Onlar da: "Olur!" dediler.
Bunun üzerine, Kabil oğullarının put yapıcısı, onlar için, Vedd, Süva´, Yağus, Yauk ve Nesr´in suretlerine göre beş tane put yonttu, dikti.
Adlarına put dikilenlerin kardeşleri, amucaları ve amuca oğulları gelip bu putların çevrelerinde koşarak dolaşırlar ve onlara tazimde bulunurlardı.
O asır, böylece geçti.
Yerd b.Mehlâil b.Kaynan b.Enuş, b.Şis, b.Âdem zamanında da, böyle yapıldı.[70]
Bazı kîmseter, İslâmiyetten döndü.[71]
İkinci asır gelince, bu putlara, ilk çağdakinden daha çok tazimde bulundular.
Üçüncü asır gelince:
"Bizden öncekilerin şu putlara tazimleri, ancak, Allah katında, şefaat etmelerini umdukları içindi!" diyerek onlara tapmağa başladılar, küfürlerini artırdılar.
Bunun üzerine, Yüce Allah, onlara İdris Aleyhisselâmı, Peygamber olarak gönderdi.
İdris Aleyhisselâm, onları, putlara tapmaktan men ve Yüce Allâha ibadete davet etti.[72]
Fakat, onlar, İdris Aleyhisselâmı, yalanladılar. Yüce Allah da, onu, yüksek bir Makama kaldırdı.
Putperestlik, Nuh Aleyhisselâmın zamanına kadar artmakta devam etti. Yüce Allah, Nuh Aleyhisselâmı, Peygamber gönderdi. Nuh Aleyhisselâm, onları, Yüce Allâha ibadete, uzun zaman davet etti. Fakat, onlar, Nuh Aleyhisselâma karşı koydular ve kendisini, yalanladılar.[73]
Nuh Aleyhisselâm, onlarla başa çıkamayınca, kendisini ve yanındaki Mü´min-leri, onlardan kurtarması için, Allah´a dua etti.(70)
Yüce Allah da, onları, Tufan suyunda boğdu.[74] Tufan suları, Nevz veya Bevz dağından beş putu sürükleyip yere indirdi. Suların, şiddetli akışları, onları, ülkeden ülkeye sürükledi. Nihayet, Cüdde toprağına attı. Sonra, sular, çekildi.
Esen rüzgârlar, putların üzerine toprak yığdı.[75]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İbn.İshak, İbn.Hişam-Sîre c.1,s.3, İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.39, Belâzürî-Ensabüleşraf c.1,s.3, İbn.Kuteybe-Maarif s.10, Dineverî-Kitabülahbar s.1, Yâkubî-Tarih c.1,s.8, Taberî-Tarih c.1,s.76.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/67.
[2] Taberî-Tarih c.1,s.76, Sâlebî-Arâis s.47, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.47
[3] İkiz olarak değil, yalnız olarak (Mir Hâvend-Ravzatussafa. Terceme s.115)
[4] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.37, Taberî-Tarih c.1,s.76, Sâlebî-Arâis s.47 İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.354
[5] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.37, Taberi-Tarih c.1,s.76, İbn.Asâkir-Tarih c.6,s,354
[6] Belâzürî-Ensabüleşraf c.1,s.3
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/67.
[7] Mes´ûdî-Murûcuzzeheb c.1,s.37
[8] Mes´ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.38-39
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/67-68.
[9] ibn.Kuteybe-Maarif s.10, Yâkubî-Tarih c.1,s.7, Mir Hâvend-Ravzat Terceme s.115
[10] Taberî-Tarih c.1,s.79, Salebî-Arâis s.47, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.49
[11] İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.359
[12] Taberî-Tarih c.1,5.79, Mesûdî-Murucuzzeheb c.1,s.49
[13] Taberî-Tarih c.1,s.79, Sâlebî-Arâis s.47, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.49
[14] Taberî-Tarih c.1 ,s.76, Sâlebî-Arais s.47, İbn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.47 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1 ,s.98, Mir Hâvend-Revzatussafa Terceme s. 115
[15] İbn.Sa´d Tabakat c.1,s.39, Taberî-Tarih c.1,s.84, İbnünnedûn-Fihrist s.39
[16] On sahife indirildiği rivayeti de, vardır. (Taberî-Tarih c. 1 ,s. 161, Ebû Nuaym-Hilyetülevliya c. 1 ,s. 167, Zemahşerî-Keşşaf c.4,s.245, Sâlebî-Arâis s.100, Fahrurrazî-Tefsir c.31,s.15O, İbn.Asakir Tarih c.6,s.357, Ebüssuud-Tefsir c.9,s.143-Aliyyülmüttakî-Kenzür Ummal c.16,s.132)
Taberî-Tarih c.1,s.75, Mes´ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.40, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.47
[17] Mes´ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.4O, Ahbaruzzeman s.86. ibn Nedîm-Fihrist s.39
[18] İbn.Kuteybe-Maarif s.10, Taberî-Tarih c.1,s.76, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.47, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.99
[19] Taberî-Tarih c.l,s.81, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.54
[20] Taberî-Tarih c.1,s.86
[21] Mes´ûdî-Ahbaruzzeman s.86
[22] Yâkubî-Tarih c.1,s.8
[23] lbn.Kuteybe-Maarifs.10, Taberî-Tarihc.1,s.81, İbn.Esîr-Kamilc.1,s.54, Mir Hâvend-Ravzatussafatercemes.115
[24] Taberî-Tarih c.1,s.81, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.54
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/68-69.
[25] Yâkubî-Tarihc.1,s.8
[26] Ibn.Kuteybe-Maarif s.10, Yâkubi-Tarih c.1,s.8, Mes´ûdî-Murûcuzzeheb c.1,s.39, İbn.Asakir-tarih c.6,s.36O, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.54
[27] ibn.Asâkir-Tarih c.6,s.359-360
[28] ibn.Asâkir-Tarih c.6,s.260
[29] Yâkubî-Tarih c.1,s.8, Mes´ûdî-Ahbaruzzaman s.86
[30] Taberî-Tarih c.1,s.76,83, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.56, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.98
[31] ibn.Kuteybe-Maarif s.10, Taberî Tarih c.1 ,s.76, İbn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.47-4§, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1 ,s.98
[32] Mes´ûdî-Ahbaruzzaman s.87
[33] Zehebî´dan naklen Ebüttayıb.-Şifâülgaram c.1,s.442
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/69-70.
[34] Yakubî-Tarih c.ı, s.8.
[35] Süheylî-Ravdulünüf c.1,s.81, Mir Hâvend-Ravzatussafa terceme s.117
[36] Mîrhand-Rayzatussafa Tercemesi s. 117.
[37] Yâkubî-Tarihc.1,s.8-9
[38] Me´ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.38
[39] Yâkubî-Tarih c.1,s.8, Mesûdî-Murucuzzeheb c.1,s.39.
[40] Yâkubî-Tarih C.1.S.9
[41] Mes´ûdî-Murucuzzeheb C.1.S.39
[42] Yâkubî-Tarih c.1,s.9, Dineverî-Elahbar s.1
[43] Yâkubî-Tarih c.1,s.9, Mes´ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.39
[44] Dineverî-Kitabül´ahbar s.1
[45] Yâkub-ı Tarih c.1,s.10
[46] Mes´ûdî Ahbaruzzaman s.87
[47] Yâkubî-Tarih c.1,s.10, Mes´üdî-Ahbaruzzaman s.87
[48] Yâkubî-Tarih c.1,s.10
[49] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.38, Taberî-Tarih c.l.s.84, Salebi-Arais s.47
[50] Sâlebî-Arâis s.47
[51] Yâkubî-Tarih c.1 ,s.10-11
[52] ibn.Sa´d-Tabakat c.1,s.39, Yâkubî-Tarih c.1,s.11, Taberî-Tarih c.1,s.84
[53] Yâkubî-Tarih c.1,s.11
[54] Taberî-Tarih c.1,s.83, Ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.57
[55] Yâkubî-Tarih c.1,s.11
[56] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.39, Taberî-Tarih c.1,s.84
[57] Yâkubî-Tarih c.1,s.11
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/70-73.
[58] Taberî-Tarih c.1,s.82, Sâlebî-Arais s.47, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.36
[59] Ebülmünzir Hişam-Kitüblasnam s.53
[60] Ebülmünzir Hişam-Kitabülasnam s.50
[61] Ebülmünzir Hişam-Kitabülasnam s.51, Yâkut-Mûcemülbüldan c.5,s.367
[62] Nuh: 23
[63] Ebülfida-Tefsir c.4,s.426, Diyar.Bakrî-Hamis c.2,s.97
[64] Taberî-Tefsir c.23,s.99
[65] Ebülmünzir Hişam-Kitabülasnam s.51, Taberî-Tefsir c.29,s.99, Ebülferec İbnülcevzî-Tabsıra c.1,s.35
[66] Taberî-Tefsir c.29,s.99
[67] Zürkam-Mevahibüttedünniye Şerhi c.2,s.348
[68] Taberî-Tefsir c.29,s.99
[69] Taberî-Tefsir c.29,s.99, Ebülferec İbn.cevzî-Tabsıra c.1,s.35
[70] Ebülmünzir Hişam-Kitabülasnam s.51-52, Yâkut-Mûcemülbüldan c.5,s.367
[71] Ibn.Sa´d-Tabakat c.1,s.39, Taberî-Tarih c.l,s.85, Ibn.Esfr-KâmıY c.t,s.29
[72] Ebülmünzir Hişam-Kitabülasnam s.52, Ebülferce-Tabsıra c.1,s.35, Yâkit-Mucemülbüldan c.5,s.367
[73] Ebülmünzir Hişam-Kitabülasnam s.52-53, Yâkut-Mücemülbüldan c.5,s.367 70)Şuarâ: 118
[74] Nuh: 25
[75] Ebülmünzir Hişam-Kitabülasnam s.53, Yâkut-Mucemülbüldan c.5,s.367
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/73-75.
0 Yorumlar